24 Ekim 2011 Pazartesi

Moda 1 Moda 2

Öhöm Öhöm, tuş kontrol bir iki ,

Başlıyoruz !

Düğün hazırlıkları tam gaz sürerken rahat rahat evde oturup Gossip Girl'ün yeni bölümlerini izlediğimiz bir günde bütüüüün sevecenliğimiz ve içtenliğimizle bu postu size sunmaktayız efendim ! Oha Tonic alaturka şov sunsaydın ! Mal ya ama salaklık bende aslında laptopı sana veren benim sonuçta ve senin küçükken ağaçtan düştüğünü de sayarsak...Barbie yemin ederim gece sen uyurken saçlarını hiç üşenmeden tipexle boyarım sil şu yazdıklarını ! (Silmedim ki silmedim ki haha) ayrıca ağaçtan düştün diyorsun da kimse senin nedense emziği 7 yaşında bıraktığını anlatmıyor.Haa,işte böyle göt olursun kızııım !Neyse konuya dönelim Tonic. 

En başta dediğimiz gibi Gossip Girl izliyorduk ve en sonunda bizim aklımıza da herkesin Gossip Girl izlerken aklına gelebilecek şeyler geldi : Entrika,I'm Chuck Bass, her eve bir Dorota ve MODA. İşte bu yüzden ilk defa bir postu yaşadığımız sipastik olaylarla doldurmaktansa moda ile ilgili bir post yazmaya karar verdik. Oha Barbie yalnız cidden çok iyi bağladın ! Bundan sonra devamını da Tonic çok fazla yazmak istediği için söz,klavye her ne boksa Tonic'te.

Sağol ca-niiim.Şimduk herkes moda hakkında atıp tutmayı bilir,"O" ilahi kelime hakkında bloglar yazılır,dergiler çıkartılır,araştırmalar yapılır ama aslında kimse modanın tam olarak ne olduğunu bilmez.Bizce moda çevrendekilerden daha güzel giyinme sanatıdır çünkü hiç kimse Dolce Gabbana 'dan dünyanın en güzel elbisesini satın alırken "İnşallah herkes benden daha güzel olur,umaarım en çirkin ben olurum ." şeklinde sipastik düşünceler düşünmezler.Bu arada 1 paragraf ben 1 paragraf sen yazıyorsak şimdi sıra sende Barbie.Oha yalnız cidden adalet fışkırıyor her yerimden..Ok bye Tonic.

Aslında bir yerde haksızsın Tonic (N'apıyım bozmadan duramıyorum seni ) because ( İngilizcemde de var fark etmediuseniz diye belirttim.) aslında herkes en yakın arkadaşının , kocasının , sevgilisinin, dayısının oğlunun, Hatay’daki gay kuzeninin ...(Oha örnek verseydin Barbie ve  birincisi dayısının oğlunun senin kuzenin olur ve Hatay’daki gay kuzenime ve sevgilisi Kadir’e selamlar ! Umarım bu yazıdan sonra esnaf sizi dövmez. Tonic o kadar özlediysen git ara da biz de yazalım) ve bu da bir moda anlayışıdır çünkü aslında kimse dünyanın en güzel elbiseyli süzülürken yanındaki angutun pazardan aldığı eşofmanla gezmesini istemez.

Aslında moda bu adı üstünde herkese göre değişir fakat günün sonunda da herken Salı pazarından 10 lira üzerinden pazarlık yapılıp 5 liraya satın alınan çamaşır suyu lekeli eşofmanını üstüne de dünyanın en zevksiz bluzunu giyip sahte abercrombie hırkasıyla oturup Dr.House’u izler.

Vaaayy,Barbie sende kesin önceki hayat diye bir şey varsa filozoftun  çok ciks oldu yazı kuzum.Allah belanı vermesin Tonic kapanışın içine sıçtın.



5 Ekim 2011 Çarşamba

her gün yaptıgınız şeylere örnek verir misin? (klasik şeyler olmasın)

biraz klasik ama Tonic ile komik bir konuda kavga etmek :D #barbieee xoxo

sor bakalımmmmm

Herkesin yapması gerektiğini düşündüğün bir şey var mı?

Herkes bana kozmatik ürünleri ve giysiler almalı :D!! #barbieee

sor bakalımmmmm

aşk sizce nedir?

Sevgi dolu bir kızın onu sevmeyen bir erkeğe aşık olması... Tamam fazla kişisel bilgi kattım ahaha :D #barbieee

sor bakalımmmmm

any good movies?

The Other Boleyn Girl or Avatar(is Tonic's favourite) #barbieee

sor bakalımmmmm

Suanda duymak istidiğiniz söz ne olurdu?

Barbie sana yeni rengarenk ojeler aldım :D #barbieee

sor bakalımmmmm

kendini nasıl hissediosun?

Hasta :(( #barbieee

sor bakalımmmmm

4 Ekim 2011 Salı

Dertlerden Don't Topukluyore -2

Merhaba B@rbié ve T0nİc!
Sanırım size bu ilk mektubu yazan benim. Açıkçası genelde dertlerimi tanımadığım insanlara anlatmayı pek sevmem ama sizin gerçekçi bir yorum yapacağınızı düşünüyorum. Neyse, sanırım lafı Tonic gibi çok uzattım (umarım alınmıyorsundur Tonic'ciğim) :). 


Geçenlerde 5 aylık sevgilimin beni aldattığına şahit oldum. Yani ciddi ciddi onu bir alışveriş merkezinde alışveriş yaparken bir başkasıyla yiyişirken gördüm. O an ikisininde kafasına elimdeki poşetleri indirmek gelsede hiçbir şey yapmadan çekip gittim. Şimdi sevgilimin telefonlarına çıkmıyorum gerçekten onun beni aldattığını bildiğimi nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Gerçekten çok acı çekiyorum ve sevgilimden de ayrılmak istemiyorum.
Nick: KURŞUN KALEM

Bize derdini açmana çok sevindik canım. İnan sende bize e-mail atmasaydın umudu yitirip evde karaları bağlıyor olacaktık. Öncelikle sorununla ilgili sana bir cümle söyleyeceğiz: "ERKEKLER MALDIR, KARŞISINDAKİ CEVHERİ GÖREMEZLER!". Artık bu bir nesnel yargıdır kuzum. Bizce kesinlikle senin gibi bir kızı kaçırmış ve bunu telafi edemez. Hala bunu ona neden söylemedin ki? Bence şu anda ilk yapman gereken şey telefonu aç ve ne gördüysen her şeyi teker teker söyle. Artık ayrılacağınızı o da bilsin. Bize sorarsan asla affetme; çünkü bir kez ihanet eden hep ihanet eder canım. Kalbini ferah tut daha çok gençsin ve daha ve daha çok sevgilin olacak :D! Sakın deprosyana gireyim filan deme (Barbie gibiii) onun gibiler için değmez git dışarı çık, hayatını yaşa!!! Sen bizim ilk derdini açan okuyucumuzsun o yüzden senin nickin artık "KURŞUN KALEM". Tabii ki bu anlamsız ismi Barbie buldu sakın yanlış anlama o ben değilim!! Ha, tabii ki ben buldum canım ve sen benim bu üstün yaratıcılığımı ve beni kıskanıyorsun. Eyvah yeni bir kavga başlıyor! Dediklerimizi unutma. Seni seviyoruz <3. İyi sevgililer :D!
B@rbié ve T0nİc




26 Eylül 2011 Pazartesi

Dertlerden Don't Topukluyore


Herkesin iyi kötü dertleri vardır değil mi? (Saçmalama Tonic derdin iyisi olsa adı dert değil de ... neyse bulamadım adının ne olduğunu şimdi ama sen anladın.) Of course vardır yani ama kimse dertlerini söylemeden derman bulamaz mesela Bihter'e bakalım (bu haftayı Bihter haftası ilan ettik de) kızcağız eğer derdini yani Mr.Behlül Haznedar'a olan aşkını Nihal'e söyleseydi.... Oha Tonic aşkını Nihal'e pardon da nasıl söylecekti?

"Bak kızım ben senin kuzenini seviyorum ama babanla da evliyim, neyse sen mesajı anladın, oki?"

Ya siktir git Tonic. Asıl konuya dönersek, siz bize dertlerinizi yazın biz de cevaplayalım, onlara çözüm bulalım sonra Bihter'in durumuna düşmeyelim.

Yahoo adresimiz ve Gmail adresimiz

barbietonic@yahoo.com.tr & tonicbarbie@gmail.com

Not: E-posta'yı gönderen kişi adının gözükmesini istemiyorsa eklerse süper olur ve bize gönderdiğiniz mesajın yayınlanmasını istemiyorsanız lütfen özel olarak belirtin.   
xoxo barbietonic

19 Eylül 2011 Pazartesi

Artık O Kadar Şaşırdık ki Ne Diyeceğimizi Bilmiyore


OHA! Hayatımda bir yazıya başlamak kadar zor  ve sıkıntılı bir şey daha görmedim (tabi hergün ne giyeceğime karar vermek dışında.)Hayır yani yazının ilk cümlesini yazıcam diye konuyu unutuyorum sonra da konu aklıma geliyor bu seferde ilk cümleyi unutuyorum ve işte o zaman tüm dünyaya WTF diye bağırmak istiyorum. Vahh,Tonic’ciğim benim sen de acıların çocuğuymuşsun resmen de benim haberim yokmuş gerçi dün gece benim istediğim program izlenecek diye cazgır cazgır bağırırken hayat güzeldi ? Hele, sonra İbrahim gibi “Her şey benim elimde “ demene değinmiyorum bile.Ama dün gece her şey benim elimde diye bağırınca ödü bokuna karışan ben değildim naber? Ayrıca sen de dün gece Hürrem’in doğurduğu zaman ki gibi çığlıklar atarken resmen Hürrem’in Leo’nun ağzına tıkmaya çalıştığı lokumlar gibi benim ağzıma o cipsleri tıkmaya çalışırken Allah’tan boğuldum numarası yaptım da sen o zaman insafa geldin. Tamam Tonic çok dağıldık konuya dönelim.(Türkçe’si ne diye bunu söyledin şimdii  göt) Dün gece yaşanan soğuk savaş hakkındaki değerlendirmen bitti mi Tonic’cim?! 
Bir süre sonra
Barbie: Ya doğuramazsa?!?
Tonic: Saçmalama Selim bu tahta geçecek!!
Doğucak, DOĞUCAK diye bağrıyoruz. İkimizde koltukta sallanıyoruz ve korku dolu gözlerle ekrana bakıyoruz. Hürrem doğuruyor o çığlık atıyor, biz çığlık atıyoruz ve ne zaman o çığlık atsa TV’nin sesi on derece alçalıp bizim ki on derece yükseliyor. Barbie korkudan elimi sıkıyor ve ikimizde ekrana IKINN!!! diye bağırıyoruz.
Tonic: Eyvahh!! Barbieee doğuramıyor!!!
Barbie: Merak etme doğuracak Tonic!! Nefes al nefes ver!! Hu - hi - hu - hi - hu - hi…
 Tonic: Hep o İbrahim yüzünden Hürrem’i stres yaptı. Her iddiasına varım kadın doğururken bile plan yapıyordur.
“Çocuk Çığlığı”
Ahh, doğdu diye koltuktan zıplıyoruz ve patlamış uçuşuyor ama umrumuzda değil! Hürrem doğurduya gerisi boş artık derken dört dakikalık reklama giriyor ve Tonic yere dökülen patlamış mısırları atmak için poşet almaya gidiyor ben de telefonuma bakıyorum yirmi yedi cevapsız arama: Kırmızı Taç herhalde o stres duymamışım diyerek onu arıyorum.
Barbie: Aloo!! Kırmızı Taçç ne oldu çok önemli bir anda aradın Hürrem doğurdu!!! Oha hemde şehzade inanabiliyor musun??
Kırmızı Taç: Çooook kötü bir şey oldu L. Çizgili Don beni terk etti!!!
Baribe: Neee?!?! Salak o ya zaten o çizgili donu gözüktüğünden beri tutmamıştım onu. Hadi Tonic’lerin evine gel canım biz seni teselli edelim.
Kırmızı Taç: Yok sağol canım gelmeyim ama Tonic’i yanına çağır bir de size kısaca olayı anlatayım.
Tonic: BURADAYIMMMM!! SALAK O YA TAKMA KIZIM SENDEN DAHA İYİSİNİ Mİ BULACAK!!
Barbie: Tonic sakinnn!!!!
Kırmızı Taç: Tamam size her şeyi açıklayayım biz Çizgili Don ile haftaya EVLENİYORUZZZ!!!! Ahahaha kandırdım :D. Oha mükemmel bir evlenme teklifi etti inanamazsın!
Barbie: Neeee oha çoook mutlu oldum! Zaten anlamıştım o adamda bir centilmenlik söz konusuydu. Hem de çok akıllı bir çocuk maşallah maşallah!
Tonic: Ayy Barbie senin kadar iki yüzlüsünü görmedim daha biraz önce salak filan diyordun çocukcağazın arkasından. Yazık çocukcağaza pekte terbiyeliydi ne güzel oldu evlenecekleri!
Barbie: Tonic alemsin!
Kırmızı Taç: Neyse canlarım daha ben annemlere söyleyeceğim bunu hadi görüşürüz kavganıza doyum olmaz :D!
Biz Muhteşem Yüzyıl’ımıza devam ediyoruz… Allahım artık eminim şu caaanım Mahidevran’ıma üzüldüğüm kadar daha kuruyamamış ojemin bozulmasına bile üzülmemişimdir. Tonic’te Mahidevran ile göz yaşları döküyor:
Tonic: Süleyman şu kızcağızı niye sevmedin?! Ahh niyeee sen bizi niye sevmedin???!!!
Barbie: Kenidine gel Tonicc ben bile Hürrem’in doğum sahnesini izlerken bu kadar kaptırmıyorum.
Tonic: Sen kendini bu kadar kaptırmıyorsun çünkü kendini onun yerine koyamıyorsun. Onun çektiği acıları hissedemiyorsun!!! İkinci kadın olmak, Sülüman'ın diğer eşi olmanın ne anlama geldiğini bilmiyorsun !!!!
Barbie: Peki sen onun çektiği acıları hissedebiliyor musun ?
Tonic: Şey, pratikte hayır ama bi' 5 bölüm sonra eminim kavramış olurum.
Barbie: Hahaha tamam Tonıc'ciğim gel sana ilaçlarını içereyim.
Tonic: Offf,Barbie!

İkimizde kıkırdayark mutfağa geçiyoruz ve bira mı yoksa kahve mi içelim kavgası yapıyoruz ve biranın göbek yaptığı gerekçesiyle kahveyi seçiyoruz.

Tonic: Şaka gibi Kırmızı Taç evleniyor.
Barbie: Aynenn lan hem de tam 1 hafta sonra ne diye  1 hafta sonra ki? Sanki arkalarında atlı kovalıyor.
Tonic: Ne biliyosun belki kovalıyordur,Barbie.
Barbie: Tonic sana bundan sonra Muhteşem Yüzyıl yasak yasak anladın?
Tonic:Anladım sultanım,anladım.Barbie acaba Çırağan'da mı düğün yaparlar mı?
Barbie kafama yastık fırlatıyor.Biraz daha zorlarsam katilim olucak ve ben de onu hapislerde sürünmesini istemediğim için "Tamam lan şaka yaptım."diyorum.
Barbie: Yalnız Tonic 1 hafta da gelinlik bulunur mu ki ?

Kapı çalıyor.Tonic kapıya elini kolunu sallayarak gidiyor.Kolundan çekiyorum " Kimin geldiğini biliyor musun ki kapıyı açıyorsun ?"
"Evet"
"Kim?"
 "Bilmem" diyor ve mal mal gülmeye başlıyor. Yarın ilk iş bunu tedaviye yatırmak olsun. "Kim o ?" 
"Benim Kırmızı Taç."

Hemen kapıyı açıyorum ama ikimizde boynuna sarılıyoruz. "La la la la la en büyük fenerbahçe" diye şarkı söylemeye başlıyor Tonic bizden sıyrılıp çılgınlar gibi koltukta zıplayarak Fenerbahçe marşını söylüyor.Ki kendisi Galatasarylı. Kırmızı Taç'ın kulağına küçükken düşürmüşler de " diye fısıldıyorum. Koltuğa geçip Tonic'i pijamasının paçalarında tutup indiriyoruz.

Kırmızı Taç: Ya özlemişim sizin deliliklerinizi!
Tonic: Ay ne demek sultanım duyuduk evleniyormuşsunuz :D! Ayy kına gecesini de bizim evde yaparız di mi Barbie?
Barbie: Tabii, canım kesin senin evde yaparız. Ne de olsa en temiz, en düzenli ve 1 odalı 1 salonlu en büyük kral  dairesi ya?! :D
Tonic: Ya aşk olsun dalga geçme iyi tamam canım bizim evde yapmayız!!
Kırmızı Taç: Ya gerçekten inanamıyorum düğünüm nasıl olabilir ki?! Kesinlikle Hatice ve İbrahim tarzı bir şey olmasında.
Hepimiz evin içinde kahkaha atıyoruz. Muhteşem Yüzyıl çoktan bitmiş olduğunu anlıyoruz. Kırmızı Taç: “Gitti gitti taş gibi Mahidevran’cığın saraydaki havası gitti” diye gülüyor.  Bir anda Tonic Sultan Süleyman'ın taklidini yapıyor ve: "Sen kimsin?! Sen benim Mahidevranım değilsin!!" diyerek gülüyor. Artık komikliği bırakıp düğün etkinliklerini konuşurken koltukta uyuya kalıyoruz. Haftaya düğünde görüşürüz J.




2 Eylül 2011 Cuma

Size Kanka Diyebilir Miyim ?



Ohh be sonunda Barbie’yle YANYANA AYNI ORTAMDA yazabildiğimiz 3.yazı bu. Malum alışveriş tabi indirimlerinden kafamızı kaldırıpta yazı yazmaya pek vakit bulamıyoruz da ^_^ . Şu anda yaz tatili yine bitmiş ve biz tatil köyüne gitme planları yapıyoruz. Yılın sorusu : Çeşme mi Bodrum mu?. Bu  sefer bu soru Barbie’den değil benden geliyor. Neyse söz Barbie de evet Barbie sendeyiz (oha benden süper haber spikeri olurmuş :D). Bu gün sizlere Tonic ile tanışma hikayemizi anlatacağız veletler (oha yalnız benden de süper ana okulu öğretmeni olur :D). Tamam Barbie kişisel meslek analizlerimizi yaptığımıza göre konuya dönelim. Bir de konuyu saptırmak da üstüne yok diye bana diyorsun kırılıyorum valla. Bu yazıyı yazarken Barbie’nin kuzini Kırımzı Taç (Bu aptalca ismi ilk defa Barbie değil de ben koydum) bize dehşet dolu gözlerle bakıyor. Fakat şu anda ne kadar büyük bir olaya şahit olduğunun farkında değil :D. Ben direkman sözü Barbie’ye bırakıyorum çünkü Barbie’nin aldığı yeni çikolatalardan aşırmaya Kırmızı Taç’la birlikte gidiyorum.  Zaten sizde beni hep yalnız bırakın Tonic bende tek başıma yazarım.
Günlerden bir gün bir varmış bir yokmuş… Off her zaman öyle başlayan masallardan nefret etmişimdir. Hayır Barbie onu yazmayacaktın işte(zira ben de nefret ederim bir varmış bir yokmuştan)  ve klavyeyi aniden alıp Barbie’yi İped’teki oyunlarla baş başa bırakıyorum.
Tanıştığımız gün bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Bendeniz Tonic sevgilim (ex-aşkım) Bay Pinti'den yeni ayrılmışım moralim sıfır. Ehh yağmurda makyajımı alıp götürüyor.Hemen kendimi restorantaki tuvalette atıyorum. Şimdi sorucaksınız Tonic kadar sevimli masum iyi kalpli zeki sempatik… Oha Tonic azize gibi bir şeymişsin sen de benim haberim yokmuş meğersem (!). Bozmasan olmazdı dimi Barbie :D Bay Pinti’yle buluşacağım restorandan yavaşça içeri giriyorum amacım onunla aramızdaki buzları eritmek. Bay Pinti bu arada uzun boylu, esmer, kıvırcık saçlı yeşil gözlü aslında bir anlamda fiziksel olarak hayatımın erkeği gibi bir şey. Off valla sinirden ağlayasım geliyor ama ruhsal açıdan hiçte benim hayatımın erkeği gibi değil. Pinti (zaten çoğunluk özelliği pintilikten oluştuğu için adı benim için böyle) ve hala yıkamaya üşendiği kokuşmuş geri beyniyle ortalıkta dolaşan bir tip. Neyse yavaşça masaya doğru ilerliyorum ve gerçekten nedendir bilmem ama bu sefer onu kaybetmek istemiyorum. Neden mi bu sefer dedim çünkü geçen sefer aşırı pintiliği yüzünden ayrılmıştık. Beyefendiyle çok güzel bir balık restoranına gidecektik ama daha arabada “Ben maaşımı daha almadım aşkım o yüzden bu yemeği sen ödersen çok mutlu olurum” tarzında aklınca son derece kibar bir şekilde bunu söyledi. Tamam bir sefer olsa olur iki olur hatta beş bile olur ama her sefer de de bu denmezki be kardeşim. Ki hadi o maaşını daha almıyor ama benim daha bir işim bile yok ki. Neyse masaya dönelim ben sandalyeye oturur oturmaz hemen lafı yapıştırdı: ”Sen ödersin valla” Ne?!?! Tamam bu iş burada  biter benden bu kadar. Hemen o sinirle üstüne sosu dökmüş olabilirim ama bunu da kesinlikle hak etiğini düşünüyorum. Piç işte ya nolucak ?! Benim ayrılma hikayem burada biter söz yeniden Barbie de.
Ben bu sırada hiçbir şeyden haberim olmamış bir şekilde tuvalete doğru makyaj tazelemek için gidiyorum. Tam o sırada birisi boy aynasına yaslanmış ağlıyor. OLAMAZ, makyaj yapamayacağım. Acaba arkamı dönüp gitsem mi, yoksa ne olduğunu sorsam mı? Ama ne olursa olsun ikinci şıkkı seçiyorum çünkü hemcinsimin acı çekmesi (ki büyük ihtimalle bir erkek yüzünden) feminist duygularımı uyandırıyor. 
Barbie: Pardon, iyi misin?
Tonic: Hayır iyi değilim pinti erkek arkadaşımın üstüne az önce salata sosu dökmem üzerine bu işi bitirdik.
Barbie: Durup dururken niye döktün ki adamcağızın üstüne ?
Tonic: Ne adamcağız mı kendisi dünyanın en pinti insanındır hatta kendisine bazen içimden Bay Pinti diyordum onun yüzünden hayatımın en kötü 1 yılını geçirdim hem de bir hiç uğruna.
Barbie: Boşver erkeklerin hepsi böyle sen kurtulmana bak.
Tonic: Neyse senin de canını sıktım şimdi. Bu arada Tonic ben.
Barbie: Yok ya ne sıkıntısı boşver ben de Barbie.
Sonra yavaşça birbirimize telefon numarımızı Tonic’in sümüklü peçetelerine yazıyoruz. 2 ay sonra ben bir arkadaşımı arayacığım düşüncesiyle yanlışıkla Tonic’in numarasını çeviyorum. O günden beri can dostuyuz kalp kalp kalp.


Barbie ve Tonic ile Bayram Ziyaretleri.Com

Bayram geldi!!! Yaşasın evden çıkıyorum ve Tonic’e gidiyorum çok güzel en sonunda buluşuyoruz, onu çok özledim ve 5. yazıya en sonunda başladığımız için mutluyum J.  Tonic’in evine giriyorum birde bakayım ki gerçekten Tonic’ten beklenmeyecek bir davranış imdatttt TEMİZLİKKK!!! Tonic’i kaybediyoruz mekanı cennet olsun!! Nasıl yani Tonic ve T-E-M-İ-Z-L-İ-K iki ayrı kavram yani yakıcı ve yanıcı birleşince büyük bir patlama! Nayır, bakamayacağım kuzum Tonic sana ne oldu böyle ühühü?! Tonic’e son bir kez sarılıyorum ve kulağına “Çok üzgünüm seni kaybettik” diye  fısıldıyorum. Tonic gülmeye başlıyor tabii.
Tonic: Ohaa! Aşk olsun sende beni iyice pasaklı yaptın beni kaybettiğin filan yok bayram temizliği yapıyorum. Ayrıcada orada bakıp yas tutacağına bir işin ucundan tut Barbie Hanım !
Barbie: Tamam abartmadım değil kabul ama seni fazla temizlik yaparken görmezdim şaşırdım tabii. İyi bari bir eşorfman verde başlayayım Tonic!!
Allahtan ki Tonicle aynı bedenleri giyiyoruz. Bana hemen bir eşorfmanından veriyor ve birde bez bir eşarp alıp başıma bağlıyorum. Hem yerleri süpürüp hem de “TEMİZLİKÇİ GELDİ HANIM!” diye bağrıyoruz. Ama temizliğin en hoş tarafı yerlere saçılmış kağıt ve poster parçalarına küfür ederken oluyor :D. Aa unuttuğum bir şey daha var özellikle müzik dinlemek çok önemli çünkü temizlik yaparken kendini müziğin ritmine kaptıran bir tipim. Bir ara o kadar kaptırmıştım ki artık Tonic bütün müziklerimi silmişti :D. Bu aralar fanatiği olduğumuz iki şarkı var: Beyonce – Who Run The World (Girls) ve Don Omar – Danza Kuduro.
Dünya’nın sonu geldiği zaman
Ve sonunda işimiz biter… Öldük bittik Tonic saat kaç daha ailelerimize bayram ziyaretine gidemedik diye çığırıyorum. Saat 01.30 hemen yemeye girişiyoruz ve artık yoruldum söz Tonic’in. Yes, sağol valla Barbie hiç vermeyeceğini zannettim.  Tabii ben yemek kıtı olduğum için Barbie yemeği yapıyor ve ben de aval aval bakıyorum. Allahım şu yemek yeteneği olanları kıskanıyorum. Ağzımı açamadan Barbie’nin yemeklerini bitirmiş oluyoruz ve giyinmeye gidiyoruz.  Off acaba önce kimin ailesinin evine gitsek günün sorusu Barbie’den geliyor. Allahım bu kızdan zeka fışkırıyor sanki her şeyimiz bitti bir bu sorunun cevabı kaldı. Asıl yavaş yavaş Barbie’yi kaybediyoruz bence. Evden sonunda Barbie’nin mükemmel makyajıyla (!) çıkıyoruz. Pardon ama Tonic küçük bir ayrıntı unuttun bir ben hala okuyabilme yeteneğine sahibim iki kabul et yeni rujum çok güzel! Tamam kabul yeni ruja laf yok çünkü gerçekten güzel ve bende sürdüm :D.  Önce Barbie’nin ailesine gidiyoruz (tahmin edebileceğiniz gibi) ve sonra benimkilere. Off gerçekten şu bayram ziyaretleri yerine bir tatil köyüne güneşlenmeyi yeğlerdim. El öp, otur, yemek ye, kalk bir de saygılı ol. Tamam bayram çok güzel bir şey aileleri bir arada tutuyor. Ama bence sadece çocukken bayram ziyaretleri güzel büyüyünce ya tatile kaçacaksın ya da bu kurallara uyucaksın (yersen) ve maalesef biz yiyen taraf olduk pöff. Örneğin geçen seneki bayramda biz Bodrum’a güneşlenmeye ve tabiî ki de bildiniz yakışıklıları kesmeye gitmiştik. Peki mutlu muyduk? Allah’ım ben bir bayramda hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum sabahlara kadar Barbie’yle disco lardan ayrılmayaşımızı mı saysam yoksa benim mahkemelik olduğum turistleri mi bilemiyorum ama bu bayram yaptığım en güzel ziyaret bizim Hayriye ablanın tam yedi oğlu olduğuna şahit olmam ve hepsinin ve son derece taş olmasıydı.Bu arada Barbie arkada kendi aleminde takılırken ben bunları canla başla (!) yazarken bacağımın uyuşmuş olması son derece büyük bir şok benim için bacağımı bile kıpırtamıyorum sanırım en sonunda tek gidiş biletimi almış bulunmaktayım.Off Tonic  iyice saçmalamaya başladın.Benim hemen Tonic’i acile yetiştirmem lazım o yüzden bu yazı burada biter .

Biz ikimiz yani aynı paslanmış nöronları kullanan beyinler tabi ki her zaman ki gibi hangi şarkıyı koyucağımızı karar veremedik.O yüzden  ben Tonic Danza Kuduro şarkısını seçerken Barbie Run the world şarkısını seçiyor.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Yanlış Anlaşılmalar



Aman Allah’ım ilk defa bir yazıya Barbie değil de ben başlıyorum. Bence bu tarihe altın harflerle yazılmalı, hayır, hayır kazınmalı. Sonuçta bana asla ilham gelmez çünkü benim bu yazma işindeki tek görevim Barbie’nin başlattığı mükemmel yazıyı kıvrak zekamla sonlandırmak (Ne kıvrak zeka ama sormayın ben gayet net hatırlıyorum Tonic 1.sınıfta daha heceleri bile birleştiremezdi.). Geçen yazı da fark ettimki biz geçmiş zamanla yazamıyoruz, arkadaş. Bize ters (ya da ters bize off dur dur ilham kaçmak üzere). Biz geniş zamanla yazıyoruz ne hikmetse yani geldi, yedi, uyudu, sıçtı bize yanlış geliyor kasmaya başlıyoruz yazarken biz gelir, yer, sıçarla huzur buluyoruz J. O yüzden valla bir daha tövbe mecbur kalmadıkça kafamıza silah dayanmadıkça “Geçmiş Zaman”la yazmak YOK, yasak yasak anladın? Tonic yine konuyu saptırmakta üstüne yok. Biz kaldığımız yerden devam edelim en iyisi.

Sinemada  Ödünç  Sevgili


Tanrım, sanki arkadaşlarımla bir romantizm filmine değilde, Azrail ile Godfather filmine gitmiş gibiyim. Oturma sıramız dillere destan… Tonic’in yanına ben, benim yanıma 
Şizofren ve onun yanına da Narsist oturuyor. Dırırırımmmmm film başlıyor (b*ku yedik hayır sadece ben yedim Tonic yemedi)! Filmin konusu tam seviceğiniz konu tabii :D. Bir kadın en iyi arkadaşının kocasından hoşlanıyor ve tabii adamda yavşağın teki çıkıyor ve yavşıyor (Sevgiler, Tonic). Ya ama dur Tonic kız ne yapsın eskiden seviyomuş o adamı ve ayrıcada daha evlenmiyolar evlenmelerine bir hafta kalıyor. Bununlada kalmamış zaten en iyi arkadaşı eskiden bu evlenceği adamdan hoşlandığını biliyormuş pislik bile bile evleniyor! Her neyse olaya devam… Bir anda bir kol sanki beni sararmış gibi oluyor (İnşallah Şizofrendir diye dua ediyorum tabii)ve sağ tarafıma baktığım anda, Narsist’in arkadan gizlice Şizofren’i gösterip sessizce kulağıma “Çok taş değil mi?” diye fısıldıyor (Saçmalama Barbie sessizce fısıldıyorsa nasıl duyuyordsun?! Beyin terk) Tamam her neyse sadece FISILDIYOR ve Narsist’i tanıyorsam asla hoşlandığı çocuğu bana karşı övmez! Tonic’in aklına bir şey geldi bunu belirtmeden edemeyeceğim “Narsist” diye nitelendirdiğim arkadaşım kesinlikle erkek değildir! Neyse, ben bu sözden sonra salaklaşıyorum zaten salaktım ama bu sefer 2 katına çıkıyor bu olay. Bir süre sonra elime her ne hikmetse telefonum geçiyor ve içimden geldiği gibi Narsist ne söylediyse yanımda duran Tonic’e  mesaj çekiyorum. Hiçbir fikrim yok niye mesaj çekiyorum büyük ihtimalle adli dengem o sırada Şizofren’in o taş kaçamak bakışlarına (tabii bu kaçamak bakışlar mesaj çekiyorum diye olabilir) ve Narsist’in söylediği lafa takıldığı için yerinde değildi (ha b*ku yedik Tonic geçmiş zamanla yazdık :D hemen kurtaralım bence).Biz bir süre daha mesajlaşıyoruz bu mesajlar pekte hoşnut değil aynen şöyle:
Barbie: Ya galiba Narsist Şizofren’i bana ayarlamaya çalışıyor yoksa bana “Çok taş öyle değil mi?” sorusunu asla yöneltmezdi!! Çok gerginim ayrıca üşüdüm ne kadar soğuk şu sinema!!
Tonic: Valla Narsist’le Şizofren’i bilmem ama Massimo Dutti’deki beni dinleyip indirimde ki ceketi alsaydın bunlar başına gelmezdi kuzum !
Barbie: Asıl konu o değil tabii ayrıca da gerçekten pişmanım o ceketi almadığıma bunu kafama ikide bir kakma. Asıl konu sence Şizofren benden hoşlanıyor mu ve bunun yanında Narsist onu bana ayarlamaya çalışıyor mu?
Tonic: Aptal! Karşında duran ultra taş Colin Egglesfield’ı düşünmüyorsun da pabucumun Şizofren’inini mi düşünüyorsun !?!? Salaklık kapasiten doldu cicim!
Barbie: Her neyse senlede hiçbir şey konuşulmuyo!!
Film~Arası

Benim tabii ki de film arasında Sidikli Naciye gibi tuvaletim gelir (Yanlış anlaşılmasın Sidikli Naciye diye bir arkadaşım yok!). Ve hemen yetişmek için ve sağ çıkamazsam da ve ben wc deyken arayan olurda açamazsam diye telefonumu çok sevgili arkadaşım can yoldaşım dertlerim hep saygıyla dinleyen(!)Tonic’e bahşediyorum. Bundan sonra içim sızladığı için sözü helaliyle Tonic’e bırakıyorum. Valla benim de içim sızlamıyor değil.Hatta biraz utanıyorum ama benim bir suçum yok denilebilir yani. Ne yapabilirim aklım Colin Egglesfield’daydı ve kendi cep telefonum zannetmiştim. Olayı baştan alırsak bir olayı sonundan başına kadar anlatmakta üstümüze yoktur. Telefonumdan gelen bip bip sesiyle colin’le olan fantezilerimden uyanıyorum ve mesaja bakıyorum.
Mesaj
Biraz ani oldu ama galiba senden hoşlanıyorum. Benimle çıkar mısın?
Şizofren
Oha!!! What the f*ck?! Şizofren malı bana çıkma teklifimi etti.Ne bok dönüyor burada !! Gerçekten pembe diziyi döndü olaylar ağlayıyım mı güleyim mi bilmiyorum?! İkinci Aşk-ı Memnu vakası filan mı oluyor?!?! Ben sizi sıkmadan olayın aslını açıklayayım aslında o mesaj Barbie’nin telefonuna gelmiş ve ben cevap olarak bana geldiğini zannettiğim için ”Hayır” lafını birkaç küfürle süsleyip mesaj olarak geri attım. Bunu duyan Barbie sonradan çok köpürdü (Barbie’nin ağzıda iyi laf yapıyor aklınızda bulunsun :D) ve sadece 30 dakika 52 saniyeliğine bulanıma girdi. Zaten sonradan da o mesajı Şizofren’in değil de Narsist’in Barbie’yi küçük düşürmesi için yazdığını öğrendik. Aslında bir nevi Barbie’nin hayatını bir kez daha kurtarmış oldum (Allah razı olsun valla Tonic sen olmasaydın ne yapardım (!) canım)

Ohh be bitti sonunda klavyenin canını çıkardık sanırım ama değdi.
Sevgiler,
B@rbié ve T0nİc

18 Ağustos 2011 Perşembe

Oyuncak Bebeklerde Aşık Olurmuş Meğer

Barbie aşık! Allah Kahretmesin ki oyuncak bebeklerde aşık olurmuş (inanır mıydınız?!). Şahsen ben Barbie'nin aşık olmasından bıktım çünkü aşık olduğu bu kişi Ken değil, daha dişlerini bile fırçalayamayan sivilceli bir büyücüydü (Kusura bakma Barbie ama özgün yazıyoruz doğruları yazmam şart :D). Eğer bir an önce Tonic'in elinden Faber-Castel boya kalemlerini almazsam boyama kitabındaki bütün Barbieleri karalayacak. Her şey mahvolmadan önce size şunu söylemem lazım ki  olay bu kadar kötü değil. Kendimizi toparlayıp olaya dönüyoruz (özellikle Tonic!). Biz her zaman ki gibi tanıdığımız çevredeki taşları sıralamaya çalışırken sadece benim için çok taş görünen fakat Tonic'e göre ayak kirinden başkam bir görünümü olmayan bizim yaşlarımızda bir erkek geldi. Ben çocuğa ağzım açık bakarken narsist arkadaşımın orada dikildiğini bile fark edememiştim, oysa Tonic çoktan narsistle sohbeti koyulaştırmıştı. Şu anda tanıştığım taşa şizofren diyeceğim çünkü bu "Romantizm dolu aşk hikayemizin" bir sonu bile yok kocaman bir YOK! Nokta. Olaya dönersek şizofrenle ilgili düşüncelerimi Tonicle paylaşmalıydım hızlıca regl olduğumu bahane edip Tonic'i sürükleye sürükleye tuvalete götürdüm (Regl oldum dediğim zaman şizofrenin gözlerinin korku dolu bakışlarını gerçekten hiç unutmayacağım). Görende regl olduğumu değil de alış-veriş merkezine bomba yerleştirdiğimi zannedecek.
*Tuvaletteki regl sancıları


Tonic: Kendi pedini kendin değiştiremiyor musun?! Ayrıca asıl konunun regl olmadığını sende biliyorsun. Çocuğa geçen hafta yediğimiz vişneli pasta gibi baktığını fark etmedim değil.
Barbie: Bende senin geçen haftadan kalma çürük elmayı yediğin zamanki gibi baktığını gördüm.
Tonic: Bu şartlar altında benim bile böyle bakmam normal.
Barbie: Yaa, yapma ama çok taş değil mi?


Daha Tonic'in ağzını açıpta "Arkadaşını hoşlandığı çocuğa taş diyenler sadece kaltaklardır."demesine kalmadan küçük bir kız çocuğu benim annesi zannedip kollarıma atladı ve "Anneee"diye çığırdı. O anda ki bizim şaşkınlığımız sözlerimize şöyle yansıdı :

Tonic: Horospu mu?
Barbie: Anne mi?


Daha ben Tonic'e "Horospu"dediğini sormadan kızın iki kolunda yazan "HOROSPU" yazısını fark ettim. Bu sırada ben acaba gerçekten bu bir uyarı mıydı ve ben orospulaşıyor muydum diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu sıralarda Tonic küçük kıza Horospu diye bir şey olmadığını Orospu diye bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Tonic: Bak kızım, horospu diye bir şey yoktur orospu vardır. Kaltak vardır,piç, sürtük vardır...
Ve bu sırada Allah'tan ki Tonic'in sözünü kestim. 
Barbie: Kapa o güzel sözler söyleyen çeneni Tonic. Kaşarlık yapma!
Tonic: Aaa! Doğru ya kaşarı nasıl unuttum? Bir de bu var!


Ben hemen kızı alıp kollarını yıkamaya çalışırken Tonic kalemle Horospuyu Orospuya çevirmeye çalışıyordu. Bir anda iri kıyım izbandut gibi bir kadın dehşet içinde bize bakıyordu. Tuvaletten nasıl çıktığımızı biz hatırlamıyorduk. Masaya hızlıca geldiğimizde sinema vaktinin yaklaştığını çaktık.




DEVAMI GELECEK... :)
B@rbié ve T0nİc






17 Ağustos 2011 Çarşamba

3.Dünya Savaşında Pijama Partisi

Barbie, Tonic'in evinde pijama partisinde! Olucak şey değil Allah Korusun birleşince manyaklaşıyorlar diyebilirsiniz ama inanın öyle değil... Tamam kabul aslında söyleyecek bir şey yok gerçekten manyaklaşıyoruz. İçimizden gelen şey şu anda bu yazıyı tek paragrafta bitirmek çünkü ikimizde şu anda oldukça uykulu ve makyajı akmış birer cadı gibiyiz. Sırf biz bu halde olsak yine iyi evde bizimle birlikte şekilden şekile giriyor. Örneğin şu anda çalışma masası bizim manevi çocuklarımız olan ojelerimiz ve onların eşsiz renkleriyle (cırtlak yeşil, lacivert, sarı, turkuaz vb.) masaya bezenmiş durumda. Zira dün gece Tonic gülmekten tırnakları hariç her yere sürdüğü için iyi ki eşyaların dili yok diye dua ediyoruz. Tamam Tamam kalemi Barbie'nin elinden hemen alıyorum yoksa derin mevzulara girecek şöhretimiz başlamadan bitecek (Allah Korusun). Hazır bu derin mevzulardan çıkmışken size dün sabah saat 04.50'de başladığımız ve (uykudan) bir gözümüz kapalı izlediğimiz Kız ve Kurt filmini anlatalım. Ana erkek karakterleri Taş1 ve Taş2 diye nitelendiren Barbie aslında filmi daha önce izlemiş (Bana kalırsa onlar dünyanın 8. harikaları). Barbie'nin yakın kaynaklarından aldığı bilgiye göre filmin esas kızı Amanda Seyfried aslında bizim Taş1'imiz olan Shiloh Fernandez (Peter)'le birlikte oynayacağını duyunca kabul etmemiş. Nedenmiş Shiloh Fernandez'imizi yakışıklı bulmamış (Tonic bunu duyunca sinir krizi geçirdi ). Bak Amandacığım hiç iyi yolda değilsin bizden söylemesi bu rol için ondan daha taşını bulamazdın kuzum. Ayrıcada Tonic'e filmin sonunu söyleyince o uykulu haliyle iki gözünün birden açılması gerçekten korkutucuydu :D. Gelelim pijama partilerinin vazgeçilmezi olan KOZMETİK dünyasına bizim kozmetik anlayışımız bira farklıdır. Makyajımızı saat ortalama gece 2 sularında yaptıktan sonra yüz maskesi yapacağımız aklımıza geldi. O dakikalarda ikimizinde makyaj temizleyicisi almak için yarıştığımızı ölsekte unutamayız. Şimdi geldik kardeşliğimizin esas konusu olan sırlara bugüne kadar Barbie'nin benim "Karanlık" sırlarımı başkasına anlattığını hiç görmedim. Aynenn, bende Tonic'in :). Birbirimize bir sır vereceğimiz zaman daha egzotik bir ortam olsun diye The Pierces'ın şarkısı olan Secret'ı dinliyoruz. Artık bu sırlardan sonra kendimizi Karanlık Kızlar gibi görmeye başladık ama bu yazıdan sonra siz bizi Cehennem Cadıları gibi mi yoksa Cehennem Sürtükleri gibi mi görürsünüz bilemiyeceğiz.
                                                                                                                                                Sevgiler,
B@rbié ve  T0nİc


Bizden size küçük iki şiir :))
1.şiir
Şiir yazıyorum gözlerim kapalı,
Bir püskevetim bile yokken
Yaşamak ne acı.
2.şiir
Barbie'nin rüyasına kurtlar girer,
Tonic'inkine ayılar,
Vahşi doğayla sıçıntılar.


16 Ağustos 2011 Salı

Kastığımız şeyler

Yaz günü, yaz günü,yaz günü ! Bilinen yaz günlerinde Allah kahretmesin ki geç uyanılmaz mı ??? Hatta yatağa kahvaltı bile bekler insan. Allahım ya bizde biraz uyuyabilsek ne olurdu ?!?!?! O kadar erken uyanıyoruz ki milletin kıçında hala pireler uçuşurken biz uyanmış ve insan içine çıkabilecek hale gelmemizin üstünden üç saat geçmiş oluyor. İkimizde uyandığımız zaman fiziksel ve ruhsal açıdan pek de güzel sayılmayız. İkimizde derken kim bu manyaklar dedipğinizi duyar gibiyim (gibiyiz her ne boksa) kabul iki kişinin ağzından yazmak zor. Öncelikle ikimizde halk içinden çıkma, PuCCa özentisi (ki bayılıyoruz) ve normal insan statisünün üstünde olduğumuzu zanneden egomanyak vatandaşlarız. Kabul hepimizin bir takım kusurları vardır. Örneğin ben (Barbie) gayet sakarımdır ayrıcada takma ismime fazla takmayın ben bile daha neden seçtiğimi bilmiyorum çünkü ne Barbie bebek kadar güzelim ne de populer. Aslında bu ismi bana Tonic koydu :-). Şimdi diyeceksiniz ki bu iki manyak neden bu boktan isimleri seçtiklerini bilmiyorlar mı?! No, bendeniz Tonic neden bu ismi seçtiğimi gayet iyi biliyorum (Galiba). Tonic şahsen her zaman benim hayatımı kurtaran makyaj malzemesidir. Kendisi o kadar yakınım olmuştur ki artık iç organlarımdan biri bile sayabilirim.Şu anda bu blogu neden yazdığımızı bilmeyen iki şapşal yakın arkadaşız hatta canız. Elimizde PuCCa'nın kitabı aval aval bakıponun özentisi olmaya çalışıyoruz (tabiiki de olamayız onun yeri ayrı kalp kalp kalp). Blog yazma fikri her ne alamete Tonic'in aklına geldi her zaman ki gibi onun evinde pişmiş kelleler gibi ağzımış açık oturuyoduk ve bu fikir aklına geldi (Yoksa hayatta yazamazdık :-D) Ve ilk yazmızın sonuna geldik. İkimizinde gözleri cin gibi açık ve hala bu blogu yazdığımıza inanamıyoruz; çünkü ikimizinde edebiyat özürlü olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Huzur içinde yat Amy, kalbimizdesin! <3