18 Ağustos 2011 Perşembe

Oyuncak Bebeklerde Aşık Olurmuş Meğer

Barbie aşık! Allah Kahretmesin ki oyuncak bebeklerde aşık olurmuş (inanır mıydınız?!). Şahsen ben Barbie'nin aşık olmasından bıktım çünkü aşık olduğu bu kişi Ken değil, daha dişlerini bile fırçalayamayan sivilceli bir büyücüydü (Kusura bakma Barbie ama özgün yazıyoruz doğruları yazmam şart :D). Eğer bir an önce Tonic'in elinden Faber-Castel boya kalemlerini almazsam boyama kitabındaki bütün Barbieleri karalayacak. Her şey mahvolmadan önce size şunu söylemem lazım ki  olay bu kadar kötü değil. Kendimizi toparlayıp olaya dönüyoruz (özellikle Tonic!). Biz her zaman ki gibi tanıdığımız çevredeki taşları sıralamaya çalışırken sadece benim için çok taş görünen fakat Tonic'e göre ayak kirinden başkam bir görünümü olmayan bizim yaşlarımızda bir erkek geldi. Ben çocuğa ağzım açık bakarken narsist arkadaşımın orada dikildiğini bile fark edememiştim, oysa Tonic çoktan narsistle sohbeti koyulaştırmıştı. Şu anda tanıştığım taşa şizofren diyeceğim çünkü bu "Romantizm dolu aşk hikayemizin" bir sonu bile yok kocaman bir YOK! Nokta. Olaya dönersek şizofrenle ilgili düşüncelerimi Tonicle paylaşmalıydım hızlıca regl olduğumu bahane edip Tonic'i sürükleye sürükleye tuvalete götürdüm (Regl oldum dediğim zaman şizofrenin gözlerinin korku dolu bakışlarını gerçekten hiç unutmayacağım). Görende regl olduğumu değil de alış-veriş merkezine bomba yerleştirdiğimi zannedecek.
*Tuvaletteki regl sancıları


Tonic: Kendi pedini kendin değiştiremiyor musun?! Ayrıca asıl konunun regl olmadığını sende biliyorsun. Çocuğa geçen hafta yediğimiz vişneli pasta gibi baktığını fark etmedim değil.
Barbie: Bende senin geçen haftadan kalma çürük elmayı yediğin zamanki gibi baktığını gördüm.
Tonic: Bu şartlar altında benim bile böyle bakmam normal.
Barbie: Yaa, yapma ama çok taş değil mi?


Daha Tonic'in ağzını açıpta "Arkadaşını hoşlandığı çocuğa taş diyenler sadece kaltaklardır."demesine kalmadan küçük bir kız çocuğu benim annesi zannedip kollarıma atladı ve "Anneee"diye çığırdı. O anda ki bizim şaşkınlığımız sözlerimize şöyle yansıdı :

Tonic: Horospu mu?
Barbie: Anne mi?


Daha ben Tonic'e "Horospu"dediğini sormadan kızın iki kolunda yazan "HOROSPU" yazısını fark ettim. Bu sırada ben acaba gerçekten bu bir uyarı mıydı ve ben orospulaşıyor muydum diye düşünmekten kendimi alamadım. Bu sıralarda Tonic küçük kıza Horospu diye bir şey olmadığını Orospu diye bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Tonic: Bak kızım, horospu diye bir şey yoktur orospu vardır. Kaltak vardır,piç, sürtük vardır...
Ve bu sırada Allah'tan ki Tonic'in sözünü kestim. 
Barbie: Kapa o güzel sözler söyleyen çeneni Tonic. Kaşarlık yapma!
Tonic: Aaa! Doğru ya kaşarı nasıl unuttum? Bir de bu var!


Ben hemen kızı alıp kollarını yıkamaya çalışırken Tonic kalemle Horospuyu Orospuya çevirmeye çalışıyordu. Bir anda iri kıyım izbandut gibi bir kadın dehşet içinde bize bakıyordu. Tuvaletten nasıl çıktığımızı biz hatırlamıyorduk. Masaya hızlıca geldiğimizde sinema vaktinin yaklaştığını çaktık.




DEVAMI GELECEK... :)
B@rbié ve T0nİc






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder