26 Eylül 2011 Pazartesi

Dertlerden Don't Topukluyore


Herkesin iyi kötü dertleri vardır değil mi? (Saçmalama Tonic derdin iyisi olsa adı dert değil de ... neyse bulamadım adının ne olduğunu şimdi ama sen anladın.) Of course vardır yani ama kimse dertlerini söylemeden derman bulamaz mesela Bihter'e bakalım (bu haftayı Bihter haftası ilan ettik de) kızcağız eğer derdini yani Mr.Behlül Haznedar'a olan aşkını Nihal'e söyleseydi.... Oha Tonic aşkını Nihal'e pardon da nasıl söylecekti?

"Bak kızım ben senin kuzenini seviyorum ama babanla da evliyim, neyse sen mesajı anladın, oki?"

Ya siktir git Tonic. Asıl konuya dönersek, siz bize dertlerinizi yazın biz de cevaplayalım, onlara çözüm bulalım sonra Bihter'in durumuna düşmeyelim.

Yahoo adresimiz ve Gmail adresimiz

barbietonic@yahoo.com.tr & tonicbarbie@gmail.com

Not: E-posta'yı gönderen kişi adının gözükmesini istemiyorsa eklerse süper olur ve bize gönderdiğiniz mesajın yayınlanmasını istemiyorsanız lütfen özel olarak belirtin.   
xoxo barbietonic

19 Eylül 2011 Pazartesi

Artık O Kadar Şaşırdık ki Ne Diyeceğimizi Bilmiyore


OHA! Hayatımda bir yazıya başlamak kadar zor  ve sıkıntılı bir şey daha görmedim (tabi hergün ne giyeceğime karar vermek dışında.)Hayır yani yazının ilk cümlesini yazıcam diye konuyu unutuyorum sonra da konu aklıma geliyor bu seferde ilk cümleyi unutuyorum ve işte o zaman tüm dünyaya WTF diye bağırmak istiyorum. Vahh,Tonic’ciğim benim sen de acıların çocuğuymuşsun resmen de benim haberim yokmuş gerçi dün gece benim istediğim program izlenecek diye cazgır cazgır bağırırken hayat güzeldi ? Hele, sonra İbrahim gibi “Her şey benim elimde “ demene değinmiyorum bile.Ama dün gece her şey benim elimde diye bağırınca ödü bokuna karışan ben değildim naber? Ayrıca sen de dün gece Hürrem’in doğurduğu zaman ki gibi çığlıklar atarken resmen Hürrem’in Leo’nun ağzına tıkmaya çalıştığı lokumlar gibi benim ağzıma o cipsleri tıkmaya çalışırken Allah’tan boğuldum numarası yaptım da sen o zaman insafa geldin. Tamam Tonic çok dağıldık konuya dönelim.(Türkçe’si ne diye bunu söyledin şimdii  göt) Dün gece yaşanan soğuk savaş hakkındaki değerlendirmen bitti mi Tonic’cim?! 
Bir süre sonra
Barbie: Ya doğuramazsa?!?
Tonic: Saçmalama Selim bu tahta geçecek!!
Doğucak, DOĞUCAK diye bağrıyoruz. İkimizde koltukta sallanıyoruz ve korku dolu gözlerle ekrana bakıyoruz. Hürrem doğuruyor o çığlık atıyor, biz çığlık atıyoruz ve ne zaman o çığlık atsa TV’nin sesi on derece alçalıp bizim ki on derece yükseliyor. Barbie korkudan elimi sıkıyor ve ikimizde ekrana IKINN!!! diye bağırıyoruz.
Tonic: Eyvahh!! Barbieee doğuramıyor!!!
Barbie: Merak etme doğuracak Tonic!! Nefes al nefes ver!! Hu - hi - hu - hi - hu - hi…
 Tonic: Hep o İbrahim yüzünden Hürrem’i stres yaptı. Her iddiasına varım kadın doğururken bile plan yapıyordur.
“Çocuk Çığlığı”
Ahh, doğdu diye koltuktan zıplıyoruz ve patlamış uçuşuyor ama umrumuzda değil! Hürrem doğurduya gerisi boş artık derken dört dakikalık reklama giriyor ve Tonic yere dökülen patlamış mısırları atmak için poşet almaya gidiyor ben de telefonuma bakıyorum yirmi yedi cevapsız arama: Kırmızı Taç herhalde o stres duymamışım diyerek onu arıyorum.
Barbie: Aloo!! Kırmızı Taçç ne oldu çok önemli bir anda aradın Hürrem doğurdu!!! Oha hemde şehzade inanabiliyor musun??
Kırmızı Taç: Çooook kötü bir şey oldu L. Çizgili Don beni terk etti!!!
Baribe: Neee?!?! Salak o ya zaten o çizgili donu gözüktüğünden beri tutmamıştım onu. Hadi Tonic’lerin evine gel canım biz seni teselli edelim.
Kırmızı Taç: Yok sağol canım gelmeyim ama Tonic’i yanına çağır bir de size kısaca olayı anlatayım.
Tonic: BURADAYIMMMM!! SALAK O YA TAKMA KIZIM SENDEN DAHA İYİSİNİ Mİ BULACAK!!
Barbie: Tonic sakinnn!!!!
Kırmızı Taç: Tamam size her şeyi açıklayayım biz Çizgili Don ile haftaya EVLENİYORUZZZ!!!! Ahahaha kandırdım :D. Oha mükemmel bir evlenme teklifi etti inanamazsın!
Barbie: Neeee oha çoook mutlu oldum! Zaten anlamıştım o adamda bir centilmenlik söz konusuydu. Hem de çok akıllı bir çocuk maşallah maşallah!
Tonic: Ayy Barbie senin kadar iki yüzlüsünü görmedim daha biraz önce salak filan diyordun çocukcağazın arkasından. Yazık çocukcağaza pekte terbiyeliydi ne güzel oldu evlenecekleri!
Barbie: Tonic alemsin!
Kırmızı Taç: Neyse canlarım daha ben annemlere söyleyeceğim bunu hadi görüşürüz kavganıza doyum olmaz :D!
Biz Muhteşem Yüzyıl’ımıza devam ediyoruz… Allahım artık eminim şu caaanım Mahidevran’ıma üzüldüğüm kadar daha kuruyamamış ojemin bozulmasına bile üzülmemişimdir. Tonic’te Mahidevran ile göz yaşları döküyor:
Tonic: Süleyman şu kızcağızı niye sevmedin?! Ahh niyeee sen bizi niye sevmedin???!!!
Barbie: Kenidine gel Tonicc ben bile Hürrem’in doğum sahnesini izlerken bu kadar kaptırmıyorum.
Tonic: Sen kendini bu kadar kaptırmıyorsun çünkü kendini onun yerine koyamıyorsun. Onun çektiği acıları hissedemiyorsun!!! İkinci kadın olmak, Sülüman'ın diğer eşi olmanın ne anlama geldiğini bilmiyorsun !!!!
Barbie: Peki sen onun çektiği acıları hissedebiliyor musun ?
Tonic: Şey, pratikte hayır ama bi' 5 bölüm sonra eminim kavramış olurum.
Barbie: Hahaha tamam Tonıc'ciğim gel sana ilaçlarını içereyim.
Tonic: Offf,Barbie!

İkimizde kıkırdayark mutfağa geçiyoruz ve bira mı yoksa kahve mi içelim kavgası yapıyoruz ve biranın göbek yaptığı gerekçesiyle kahveyi seçiyoruz.

Tonic: Şaka gibi Kırmızı Taç evleniyor.
Barbie: Aynenn lan hem de tam 1 hafta sonra ne diye  1 hafta sonra ki? Sanki arkalarında atlı kovalıyor.
Tonic: Ne biliyosun belki kovalıyordur,Barbie.
Barbie: Tonic sana bundan sonra Muhteşem Yüzyıl yasak yasak anladın?
Tonic:Anladım sultanım,anladım.Barbie acaba Çırağan'da mı düğün yaparlar mı?
Barbie kafama yastık fırlatıyor.Biraz daha zorlarsam katilim olucak ve ben de onu hapislerde sürünmesini istemediğim için "Tamam lan şaka yaptım."diyorum.
Barbie: Yalnız Tonic 1 hafta da gelinlik bulunur mu ki ?

Kapı çalıyor.Tonic kapıya elini kolunu sallayarak gidiyor.Kolundan çekiyorum " Kimin geldiğini biliyor musun ki kapıyı açıyorsun ?"
"Evet"
"Kim?"
 "Bilmem" diyor ve mal mal gülmeye başlıyor. Yarın ilk iş bunu tedaviye yatırmak olsun. "Kim o ?" 
"Benim Kırmızı Taç."

Hemen kapıyı açıyorum ama ikimizde boynuna sarılıyoruz. "La la la la la en büyük fenerbahçe" diye şarkı söylemeye başlıyor Tonic bizden sıyrılıp çılgınlar gibi koltukta zıplayarak Fenerbahçe marşını söylüyor.Ki kendisi Galatasarylı. Kırmızı Taç'ın kulağına küçükken düşürmüşler de " diye fısıldıyorum. Koltuğa geçip Tonic'i pijamasının paçalarında tutup indiriyoruz.

Kırmızı Taç: Ya özlemişim sizin deliliklerinizi!
Tonic: Ay ne demek sultanım duyuduk evleniyormuşsunuz :D! Ayy kına gecesini de bizim evde yaparız di mi Barbie?
Barbie: Tabii, canım kesin senin evde yaparız. Ne de olsa en temiz, en düzenli ve 1 odalı 1 salonlu en büyük kral  dairesi ya?! :D
Tonic: Ya aşk olsun dalga geçme iyi tamam canım bizim evde yapmayız!!
Kırmızı Taç: Ya gerçekten inanamıyorum düğünüm nasıl olabilir ki?! Kesinlikle Hatice ve İbrahim tarzı bir şey olmasında.
Hepimiz evin içinde kahkaha atıyoruz. Muhteşem Yüzyıl çoktan bitmiş olduğunu anlıyoruz. Kırmızı Taç: “Gitti gitti taş gibi Mahidevran’cığın saraydaki havası gitti” diye gülüyor.  Bir anda Tonic Sultan Süleyman'ın taklidini yapıyor ve: "Sen kimsin?! Sen benim Mahidevranım değilsin!!" diyerek gülüyor. Artık komikliği bırakıp düğün etkinliklerini konuşurken koltukta uyuya kalıyoruz. Haftaya düğünde görüşürüz J.




2 Eylül 2011 Cuma

Size Kanka Diyebilir Miyim ?



Ohh be sonunda Barbie’yle YANYANA AYNI ORTAMDA yazabildiğimiz 3.yazı bu. Malum alışveriş tabi indirimlerinden kafamızı kaldırıpta yazı yazmaya pek vakit bulamıyoruz da ^_^ . Şu anda yaz tatili yine bitmiş ve biz tatil köyüne gitme planları yapıyoruz. Yılın sorusu : Çeşme mi Bodrum mu?. Bu  sefer bu soru Barbie’den değil benden geliyor. Neyse söz Barbie de evet Barbie sendeyiz (oha benden süper haber spikeri olurmuş :D). Bu gün sizlere Tonic ile tanışma hikayemizi anlatacağız veletler (oha yalnız benden de süper ana okulu öğretmeni olur :D). Tamam Barbie kişisel meslek analizlerimizi yaptığımıza göre konuya dönelim. Bir de konuyu saptırmak da üstüne yok diye bana diyorsun kırılıyorum valla. Bu yazıyı yazarken Barbie’nin kuzini Kırımzı Taç (Bu aptalca ismi ilk defa Barbie değil de ben koydum) bize dehşet dolu gözlerle bakıyor. Fakat şu anda ne kadar büyük bir olaya şahit olduğunun farkında değil :D. Ben direkman sözü Barbie’ye bırakıyorum çünkü Barbie’nin aldığı yeni çikolatalardan aşırmaya Kırmızı Taç’la birlikte gidiyorum.  Zaten sizde beni hep yalnız bırakın Tonic bende tek başıma yazarım.
Günlerden bir gün bir varmış bir yokmuş… Off her zaman öyle başlayan masallardan nefret etmişimdir. Hayır Barbie onu yazmayacaktın işte(zira ben de nefret ederim bir varmış bir yokmuştan)  ve klavyeyi aniden alıp Barbie’yi İped’teki oyunlarla baş başa bırakıyorum.
Tanıştığımız gün bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. Bendeniz Tonic sevgilim (ex-aşkım) Bay Pinti'den yeni ayrılmışım moralim sıfır. Ehh yağmurda makyajımı alıp götürüyor.Hemen kendimi restorantaki tuvalette atıyorum. Şimdi sorucaksınız Tonic kadar sevimli masum iyi kalpli zeki sempatik… Oha Tonic azize gibi bir şeymişsin sen de benim haberim yokmuş meğersem (!). Bozmasan olmazdı dimi Barbie :D Bay Pinti’yle buluşacağım restorandan yavaşça içeri giriyorum amacım onunla aramızdaki buzları eritmek. Bay Pinti bu arada uzun boylu, esmer, kıvırcık saçlı yeşil gözlü aslında bir anlamda fiziksel olarak hayatımın erkeği gibi bir şey. Off valla sinirden ağlayasım geliyor ama ruhsal açıdan hiçte benim hayatımın erkeği gibi değil. Pinti (zaten çoğunluk özelliği pintilikten oluştuğu için adı benim için böyle) ve hala yıkamaya üşendiği kokuşmuş geri beyniyle ortalıkta dolaşan bir tip. Neyse yavaşça masaya doğru ilerliyorum ve gerçekten nedendir bilmem ama bu sefer onu kaybetmek istemiyorum. Neden mi bu sefer dedim çünkü geçen sefer aşırı pintiliği yüzünden ayrılmıştık. Beyefendiyle çok güzel bir balık restoranına gidecektik ama daha arabada “Ben maaşımı daha almadım aşkım o yüzden bu yemeği sen ödersen çok mutlu olurum” tarzında aklınca son derece kibar bir şekilde bunu söyledi. Tamam bir sefer olsa olur iki olur hatta beş bile olur ama her sefer de de bu denmezki be kardeşim. Ki hadi o maaşını daha almıyor ama benim daha bir işim bile yok ki. Neyse masaya dönelim ben sandalyeye oturur oturmaz hemen lafı yapıştırdı: ”Sen ödersin valla” Ne?!?! Tamam bu iş burada  biter benden bu kadar. Hemen o sinirle üstüne sosu dökmüş olabilirim ama bunu da kesinlikle hak etiğini düşünüyorum. Piç işte ya nolucak ?! Benim ayrılma hikayem burada biter söz yeniden Barbie de.
Ben bu sırada hiçbir şeyden haberim olmamış bir şekilde tuvalete doğru makyaj tazelemek için gidiyorum. Tam o sırada birisi boy aynasına yaslanmış ağlıyor. OLAMAZ, makyaj yapamayacağım. Acaba arkamı dönüp gitsem mi, yoksa ne olduğunu sorsam mı? Ama ne olursa olsun ikinci şıkkı seçiyorum çünkü hemcinsimin acı çekmesi (ki büyük ihtimalle bir erkek yüzünden) feminist duygularımı uyandırıyor. 
Barbie: Pardon, iyi misin?
Tonic: Hayır iyi değilim pinti erkek arkadaşımın üstüne az önce salata sosu dökmem üzerine bu işi bitirdik.
Barbie: Durup dururken niye döktün ki adamcağızın üstüne ?
Tonic: Ne adamcağız mı kendisi dünyanın en pinti insanındır hatta kendisine bazen içimden Bay Pinti diyordum onun yüzünden hayatımın en kötü 1 yılını geçirdim hem de bir hiç uğruna.
Barbie: Boşver erkeklerin hepsi böyle sen kurtulmana bak.
Tonic: Neyse senin de canını sıktım şimdi. Bu arada Tonic ben.
Barbie: Yok ya ne sıkıntısı boşver ben de Barbie.
Sonra yavaşça birbirimize telefon numarımızı Tonic’in sümüklü peçetelerine yazıyoruz. 2 ay sonra ben bir arkadaşımı arayacığım düşüncesiyle yanlışıkla Tonic’in numarasını çeviyorum. O günden beri can dostuyuz kalp kalp kalp.


Barbie ve Tonic ile Bayram Ziyaretleri.Com

Bayram geldi!!! Yaşasın evden çıkıyorum ve Tonic’e gidiyorum çok güzel en sonunda buluşuyoruz, onu çok özledim ve 5. yazıya en sonunda başladığımız için mutluyum J.  Tonic’in evine giriyorum birde bakayım ki gerçekten Tonic’ten beklenmeyecek bir davranış imdatttt TEMİZLİKKK!!! Tonic’i kaybediyoruz mekanı cennet olsun!! Nasıl yani Tonic ve T-E-M-İ-Z-L-İ-K iki ayrı kavram yani yakıcı ve yanıcı birleşince büyük bir patlama! Nayır, bakamayacağım kuzum Tonic sana ne oldu böyle ühühü?! Tonic’e son bir kez sarılıyorum ve kulağına “Çok üzgünüm seni kaybettik” diye  fısıldıyorum. Tonic gülmeye başlıyor tabii.
Tonic: Ohaa! Aşk olsun sende beni iyice pasaklı yaptın beni kaybettiğin filan yok bayram temizliği yapıyorum. Ayrıcada orada bakıp yas tutacağına bir işin ucundan tut Barbie Hanım !
Barbie: Tamam abartmadım değil kabul ama seni fazla temizlik yaparken görmezdim şaşırdım tabii. İyi bari bir eşorfman verde başlayayım Tonic!!
Allahtan ki Tonicle aynı bedenleri giyiyoruz. Bana hemen bir eşorfmanından veriyor ve birde bez bir eşarp alıp başıma bağlıyorum. Hem yerleri süpürüp hem de “TEMİZLİKÇİ GELDİ HANIM!” diye bağrıyoruz. Ama temizliğin en hoş tarafı yerlere saçılmış kağıt ve poster parçalarına küfür ederken oluyor :D. Aa unuttuğum bir şey daha var özellikle müzik dinlemek çok önemli çünkü temizlik yaparken kendini müziğin ritmine kaptıran bir tipim. Bir ara o kadar kaptırmıştım ki artık Tonic bütün müziklerimi silmişti :D. Bu aralar fanatiği olduğumuz iki şarkı var: Beyonce – Who Run The World (Girls) ve Don Omar – Danza Kuduro.
Dünya’nın sonu geldiği zaman
Ve sonunda işimiz biter… Öldük bittik Tonic saat kaç daha ailelerimize bayram ziyaretine gidemedik diye çığırıyorum. Saat 01.30 hemen yemeye girişiyoruz ve artık yoruldum söz Tonic’in. Yes, sağol valla Barbie hiç vermeyeceğini zannettim.  Tabii ben yemek kıtı olduğum için Barbie yemeği yapıyor ve ben de aval aval bakıyorum. Allahım şu yemek yeteneği olanları kıskanıyorum. Ağzımı açamadan Barbie’nin yemeklerini bitirmiş oluyoruz ve giyinmeye gidiyoruz.  Off acaba önce kimin ailesinin evine gitsek günün sorusu Barbie’den geliyor. Allahım bu kızdan zeka fışkırıyor sanki her şeyimiz bitti bir bu sorunun cevabı kaldı. Asıl yavaş yavaş Barbie’yi kaybediyoruz bence. Evden sonunda Barbie’nin mükemmel makyajıyla (!) çıkıyoruz. Pardon ama Tonic küçük bir ayrıntı unuttun bir ben hala okuyabilme yeteneğine sahibim iki kabul et yeni rujum çok güzel! Tamam kabul yeni ruja laf yok çünkü gerçekten güzel ve bende sürdüm :D.  Önce Barbie’nin ailesine gidiyoruz (tahmin edebileceğiniz gibi) ve sonra benimkilere. Off gerçekten şu bayram ziyaretleri yerine bir tatil köyüne güneşlenmeyi yeğlerdim. El öp, otur, yemek ye, kalk bir de saygılı ol. Tamam bayram çok güzel bir şey aileleri bir arada tutuyor. Ama bence sadece çocukken bayram ziyaretleri güzel büyüyünce ya tatile kaçacaksın ya da bu kurallara uyucaksın (yersen) ve maalesef biz yiyen taraf olduk pöff. Örneğin geçen seneki bayramda biz Bodrum’a güneşlenmeye ve tabiî ki de bildiniz yakışıklıları kesmeye gitmiştik. Peki mutlu muyduk? Allah’ım ben bir bayramda hiç bu kadar mutlu olduğumu hatırlamıyorum sabahlara kadar Barbie’yle disco lardan ayrılmayaşımızı mı saysam yoksa benim mahkemelik olduğum turistleri mi bilemiyorum ama bu bayram yaptığım en güzel ziyaret bizim Hayriye ablanın tam yedi oğlu olduğuna şahit olmam ve hepsinin ve son derece taş olmasıydı.Bu arada Barbie arkada kendi aleminde takılırken ben bunları canla başla (!) yazarken bacağımın uyuşmuş olması son derece büyük bir şok benim için bacağımı bile kıpırtamıyorum sanırım en sonunda tek gidiş biletimi almış bulunmaktayım.Off Tonic  iyice saçmalamaya başladın.Benim hemen Tonic’i acile yetiştirmem lazım o yüzden bu yazı burada biter .

Biz ikimiz yani aynı paslanmış nöronları kullanan beyinler tabi ki her zaman ki gibi hangi şarkıyı koyucağımızı karar veremedik.O yüzden  ben Tonic Danza Kuduro şarkısını seçerken Barbie Run the world şarkısını seçiyor.